”Glory Hole”, en dar anlamıyla basit bir delik. Kelimenin kökeni, cam yapımında kullanılan fırınlara ve madencilikteki yüzey çöküntüsüne dayanıyor ama argoda halka açık tuvaletlerde anonim seks veya karşılıklı mastürbasyon için açılan deliklere işaret ediyor. Bu bağlamıyla, karşılıklı hazzın yanında iletişim, yakınlık ve sorumluluk istemeyenlerin tercih ettiği bir yaramazlık alanı. Gözetlemek isteyen kadar gözetlenmek isteyenin de kendi avantajına çevirdiği eşit bir iktidar paylaşımını ifade ediyor aynı zamanda. Tek bir anda bütünün farklı parçalarının görünmesine olanak tanıdığı için muğlaklığı ve yanlış anlaşılmaları mümkün kılan bir gözlem aracı. Deliğin diğer tarafını görmeyi ne kadar arzuladığımızı, meraka yenik düşmeye ne kadar teşne olduğumuzu yüzümüze vuruyor.

George Orwell, ‘1984’ünde, ”Tüm gözler seni izliyor ve ses, seni sarmalıyor. Uyurken veya uyanıkken, içeride veya dışarıda, banyoda veya yatakta – hiç kaçış yoktu. Kafatasının içindeki birkaç santimetrekare dışında hiçbir şey senin değildi.” diyerek karanlık bir baskı imparatorluğu distopyası çizer. İçinde yaşadığımız dönemde, en az bu baskının karanlığı kadar hazcı ve parıltılı bir teşhirciliğin yükselişine tanıklık ediyoruz. Kurgusal veya gerçek hayatlarımızı gözetleyenlere gönüllü olarak açtığımız sosyal medya hesaplarımızdan vize almak için retinamızı taramalarını kabul ettiğimiz ülkelere, fikirlerimizi etkilemesine izin verdiğimiz popüler kültür abur cuburundan şehir içindeki hareketlerimizi bizim güvenliğimizi öne sürerek izleyen MOBESE’lere gözetleme deliklerine alıştığımız bu çağda, ”glory hole” kavramını genişletmeye yelteniyoruz.

-Hande Oynar, Küratör